Turkce
2021 02 08 & 02 11
Yüzyılın Kar Yağışı & Yüzyılın Aşkı
Aria'yı beklemeye devam ediyoruz.
Aria'nın doğacağı hafta Almanya'da yüzyılın kar yağışı başladı. Biz de bundan korkuyorduk :) Tatlı kaşığı büyüklüğünde kar taneleri hızla yere düşüp tüm çatıları, yolları, bahçeleri bembeyaz hale getirdi. Hava sıcaklığı birkaç gün daha -10 derece civarında olacağı için erime ihtimali de yok.
Kar yağışının en çok olduğu saatler bu sabaha karşı idi. Derya doğumun başladığını düşündü. Ben de ambulansı çağırdım. Saat gece 3.30 idi. 4te ambulans gelebildi ama kurallar gereği beni almadılar. Ben de tipide yollara düştüm. Ne otobüs çalışıyordu ne de tramvay. Merkeze gideyim bari, belki taksi bulurum diye düşündüm. Ben yolda yürürken Derya aradı, doğumun başlamadığını söyledi. O yüzden hastane beni içeri alamazmış. Eh, ben de eve döndüm.
Aria macerası böyle devam ediyor. Derya hastanede ben evde kendisini bekliyoruz.
Araştırma projemde ise veri konusunda ilerliyorum. Ama birkaç hafta projedeki yoğunluğum Aria sebebiyle yavaşlayacak, hatta yavaşladı bile :) Aklımdaki tüm çalışmaları gerçekleştirebilecek gücü kendimde buluyorum artık. Tüm bu hevesli etkinliklerimin yanı sıra, şiir yazmaya yeniden başlamak istiyorum. İki yıl önce düzenli olarak yazmaya başlamıştım ve arada sırada çok beğendiğim şiirler yazmıştım. Şimdi yeniden hazırım. Zaman ilerledikçe sanatsız bir hayatın ne kadar yavan olacağını daha iyi anlıyorum. Yaşadığımız anı o an olarak yaşamayı başarıyorum sanırım. Sanat bunun için harika bir yol. Ama sadece bunun için değil. Sanatla ilgilenmek aynı zamanda anılarımızın daha anlamlı olmasını sağlayabilir. Hatta sanatla ilgilenmek, geleceğe umutla bakmamıza yardımcı olur. Özellikle dünyanın içinde bulunduğu bu değişim döneminde ortaya çıkan düşünce boşluklarını sağlıklı şekilde doldurmamıza destek olur.
Çocukken klavye çalmaya başlamıştım. Kendimi bildim bileli müziğe ilgim var. Birçok türde birçok dilde birçok şarkının sözlerini anlamasam bile ezbere bilir ve söylerim. Ama asıl yeteneğim bu değil. Müziğin temeli olan insan sesi ve o sesin temeli olan dil kullanımı en yetenekli olduğum konu sanırım. O yüzden hikâye ve günlük gibi yazıları kolaylıkla yazabiliyorum. Bu blogda kullandığım dil, normalde kullandığım dilden daha sade. O yüzden hemen eleştirmeyin :)
Şiiri ise, hem dille hem müzikle olan bağlantısından dolayı belki de, okuduğumda anlıyor, yazdığımda kendimi en kolay şekilde ifade edebiliyorum. Ama işte, günlük koşuşturmacalar sırasında ilgilenmeyi unutuyorum. Bu durum, hayattaki yavanlığı aşmamı engelliyor. Neyse ki artık her şeye hazırım. Belki baba olmanın verdiği bir hazır olma durumuyla karşı karşıyayım. Ne yapılacaktı, hemen yapayım. Ne yapmak istiyordum, hemen yapayım. O yüzden buraya bir şiir yazmak istiyorum ve hemen yazıyorum.
Doğru, susadığım doğru.
Uzun zaman aç kaldığım,
Bulunca amansızca yediğim, içtiğim,
Bağımlısı olup bırakamadığım doğru.
Uğruna yıllarımı verdiğim,
Her seferinde şaşmazcasına dikenine katlandığım doğru.
İyi ki içimde hisler. Ya hislerimi görebilseydim?
Aydınlanamazdım bilincimde.
---
Aria hoşgeldi.
Bol karlı bir çarşamba gecesi, eşimle birlikte hastaneye gittik. Bu sefer doğumun başladığından ikimiz de emindik. Perşembe sabaha karşı beklediğimiz yavru kucağımıza geldi. Nerdeyse bir haftadır tek yaptığımız onunla ilgilenmek. Her şeyi harika olsa da aralıksız bir ilgi isteği var. Bu bir çeşit "Ben buradayım, beni bir saniye bile unutmamaya alışın." çabası. İşte böylece anne baba oluyor erkekler ve kadınlar. Doğadaki anlamıyla anne ve baba olmuyor insanlar, daha fazla sosyal anlam içerikli anne baba oluyorlar. Bu yüzden belki de insan yavrusunun tüm ihtiyaçları karşılansa bile halen ilgi görmek istemesi.
Bundan sonraki birkaç yazımda akademik çalışmalarıma odaklanacağım. O yüzden yeni bir yazı gelene kadar uzunca bir süre geçeceğini öngörebiliriz. Bu aralar Aria zamanı, yüzyılın aşkı :)